Hoşçakal... Hoşçakal... Hoşçakalll...
Ve derin bir sessizlik başlar yüreğinin her köşesinde. Bu kadar kolay mıdır giden için " hoşçakal " demesi kalana...? Ardında bırakılan etten, kemikten bir yığın altında kalan o enkazlar bu kadar hafif mi gelir gidenin sırtına...?
Evet hafiftir hemde öyle hafiftir ki kuş olup uçmak ister, yel olup esmek ister... İsterki ardımdaki bakakalsın hatta bana el sallasın, oda yetmedi arkamdan su döksün bana dualar okusun... Ardımdan türküler yaksın bana şiirler yazsın...Bir bir günlerimi saysın bensiz geçen her günün akşamında duvara bir çizgi atsın...
İşte böyle basittir gidenin arkasında bıraktıkları. Bu kadar basittir orta sırada cam kenarından uzadıkça uzayan yolların üstünden izlemek hayatı...
Ve okadar zordur ki arta kalan bir bedende kopan fırtınaları dindirmek... okadar zordurki son nefesini veren cana can vermek...
Perperişan halde ulu orta çırıl çıplak , gitmesine yol açan koca bir sebep kala kalır öylece gidenin arkasında...
Sadece bakar , gidene değil güçlükte kendini ayakta tutan bedenine. Ağlamak ister yapamaz... Yapamaz çünkü zayıf görünmek istemez yalnızlığına. Hem nasıl ağlasın gözleri , kan ağlarken yüreği...
...
yoo hayırr olmazz dik durr , öyle çabuk yıkılamazsın... Hemen suçlayamazsın kendini... Sende onun gibi hayata sırtını dönüp gidemezsin, hem nerden biliyorsun artık senin için her şeyin daha zor olacağını. Belki bundan sonra daha güzel olacak hayat senin için. Dik dur ne olursun dik dur diye uzar ruhun kalbe seslenişi...
Kalan; inanmak ister yarın tekrar güneşin doğacağına, kışın ardından baharın geleceğine. İnanmak ister ruhundan gelen o güçlü ve manalı sözlere...
Nihayet kalan , geride bırakılmanın ağırlığını atar sırtından, aklından, yüreğinden ve ruhundan...
Şükreder Yaradan 'a kendisini bu kadar güçlü yarattığı için...
Ve bilirki ;
Giden değildir herzaman terkeden , kalan terkettiği için giden gitmiştir zaten...